26 Nisan 2008 Cumartesi

3 Günlük Sürenin Ardından Tekrar Sizlerleyim

Sayın arkadaşlarım üç günlük istanbul gezimi tamamladıktan sonra tekrar bloğuma yazabilme fırsatı bulduğum için çok mutluyum. İstanbul ziyaretim sırasında da çeşitli batıl inançlarla karşılaştığımı belirtmek isterim.Bunlardan birtanesi meyve vermeyen ağacı hıdırellez günü korkutmak :)

Otobüsle seyahatimiz sırasında muhabbet etme şansı bulduğum bir arkadaşıma bloğumdan bahsederken oda kendi yörelerinde böyle bir batıl inancın olduğunu söyledi.

İnanışa göre meyve vermeyen ağaçlar hıdırellez gecesi "Ağaç ağaç uyan bu gecede meyve vermezsen seni keserim" diye korkutuluyormuş. Daha sonrası mı? Tabiki ağacın korkması bekleniyormuş. Eğer ağaç korkupta meyve verirse şanslısınız :)

Başka batıl inançlarla görüşmek üzere hoşçakalın..

23 Nisan 2008 Çarşamba

Bir Nisan şakasının kökeni nedir bilirmisiniz?

Her ne kadar Roma İmparatoru Julius Caesar (Sezar) milattan önce 46 yılında takvimin başlangıcını Ocak ayı olarak ilan ettiyse de, 16. yüzyılın ortalarına kadar Avrupa'da yeni yıl geleneksel olarak, bahar aylarının başlangıç tarihi olarak da kabul edilen, Mart ayının 25'inde başlardı. 1564 yılında Fransa Kralı IX. Charles, takvimi değiştirerek yıl başlangıcını Ocak ayının birinci gününe aldı (iyiki de almış :P ).

O zamanki iletişim şartlarında bazı insanların bundan haberi olmadı, bazıları ise bu kararı protesto etmek amacıyla eski adetlerine devam ettiler.

l Nisan'da partiler düzenlediler, birbirlerine hediyeler verdiler. Diğerleri ise bunları Nisan aptalları olarak nitelendirip bu güne 'Bütün Aptalların Günü' adını verdiler. Bu günde diğerlerine sürpriz hediyeler verdiler, yapılmayacak bir partiye davet ettiler, gerçek olması mümkün olmayan haberler ürettiler.

Yıllar sonra takvimin ayları yerine oturup, Ocak ayının yılın ilk ayı olmasına alışılınca, Fransızlar l Nisan gününü kendi kültürlerinin bir parçası olarak görmeye başladılar. Adeti gittikçe süsleyerek, zenginleştirerek ve yaygınlaştırarak devam ettirdiler. Bu adetin İngiltere'ye ulaşması yaklaşık iki yüzyıl sürdü, oradan da Amerika'ya ve bütün dünyaya yayıldı. l Nisan şakalarının sembolünün 'Nisan Balığı' olmasının nedeni ise Mart ayının sonlarına doğru, Güneş'in Balık Burcu'nu terk ediyor olmasıdır diyerek yazımızı sonlandırıyoruz.

22 Nisan 2008 Salı

13 sayısı niçin uğursuzdur?

13 sayısının uğursuz olduğuna ilişkin inanç dünyada o kadar yaygındır ki, bu inanç insanların yaşamını birçok yönde ciddi olarak etkilemektedir. Bazı ülkelerde evlerin kapılarına 13 numarası verilmez, uçaklarda 13. koltuk sırası yoktur, apartmanlarda, otellerde 13. kat ya 12A'dir ya da 14'tür. 13 numaralı oda yoktur. Olsa bile insanlar o odada kalmak istemezler. Hatta ayin 13'ünde işe gelmeme, uçak ve tren rezervasyonlarının iptali, alışverişin düşmesi ve benzeri davranışların ABD'ye günde milyonlarca dolara mal olduğu söylenmektedir. Bu inanç bir fobi yani bir çeşit korku hastalığı olarak kabul edilmiş olup adı
'triskaidekaphobia'dır. (triskaidekaphobia'nın ne olduğuna buradan bakabilirsiniz)

Genel olarak bu inancın, Hz. İsa'nin meşhur son yemeğindeki havarilerin sayısından kaynaklandığı sanılsa da, kökü çok daha eskilere mitolojik tanrıların yaşadığına inanılan çağlara, İskandinavya topraklarına kadar gider. O zamanlarda ışık ve güzellik tanrısı Balder bir ziyafet verir. Balder Vikking'lerin meşhur tanrısı Odin ile Frigga'nin oğulları olup, ay kraliçesi Nanna'nın da eşidir. Bu ziyafete 12 kişi davetli iken, yalanların ve hilelerin tanrısı Loki, davetli olmadığı halde, zorla 13. kişi olarak katılmak ister. Ancak bu arada çıkan tartışmada, Loki diğer tanrılar tarafından da çok sevilen Balder'i
öldürür.

Bu mitolojik hikaye ve inanış İskandinavya'dan Avrupa'nın güneyine kadar yayılır. Hıristiyan din adamları bu halk masalını kullanırlar ve Hz. İsa'nın son yemeğine uygularlar. Hıristiyan versiyonunda Balder'in yerini Hz. İsa, Loki'nin yerini de hain Judas alır. Bu yemekten sonra 24 saat içinde de Hz. İsa çarmıha gerilerek öldürülür. Bu nedenle Hıristiyanlarda akşam yemeğinde 13 kişi bir araya gelirse bunlardan birinin başına bir felaket geleceğine inanılır. Bu inanışlara göre 13 sayısı uğursuzdur ama ayın cumaya rastlayan 13. günü hepten uğursuzdur. Ancak böyle bir günde doğmuşsanız tam tersi, yani 13 sizin uğurlu gününüzdür.

Cuma gününün uğursuz sayılmasına Havva anamızın Adem babamıza elmayı cuma günü yedirtip cennetten kovulmasına sebep olması, Hz. Nuh zamanındaki büyük selin cuma günü olması, Hz. İsa'nın cuma günü çarmıha gerilmesi gibi olaylardan biri veya hepsi neden olmuş olabilir. Müslümanlar ise Hz. Adem'in cuma günü yaratıldığına inandıklarından bu güne diğer günlerden daha çok değer verirler.

13 sayısının uğursuzluğuna duyulan inancın kökeninde bir yıl içinde ayin 13 kez dolunay olarak gözükmesinin yattığını söyleyenler de vardır.

Gördüğünüz üzere bi 13 sayısı insanlık alemine nasıl kök söktürüyor :D

Kedi ve Köpekler İle Alakalı Bazı Batıl İnançlar

Mitoloji'de de kedilerin üstün güçleri olduğu düşünülür. İnsanlara kızan tanrıların yeryüzüne gönderdikleri yıldırımlar kedi görünümdedir. Köpekler ise Mitoloji'de rüzgarla özdeşleştirilmiştir. Belki de bu yüzden İngilizce'deki şakır şakır yağmur yağıyor anlamında kullanılan gökten kedi köpek yağıyor (it was raining cats and dogs) atasözünün kökeninde bu mitolojik inanç vardır.

Eskiden denizciler büyük bir yolculuğa çıkmadan önce güverteye kedi getirirlermiş. Eğer kedi uslu durursa yolculuğu iyi, eğer uzun uzun miyavlarsa yolculuğun çetin geçeceğine inanırlarmış.

Rüyada kedi görmekle de ilgili onlarca farklı yorum bulunur. Hıristiyan inancında belki de Ortaçağın etkisi ile kedi görmek hayra alamet sayılmasa da, Hıristiyanlık öncesi kültürlerden kalma inançlarda ise rüyada kedi görmek iyi anlamdadır. Eğer rüyada üç renkli kedi görülürse aşkta şans, tekir görülürse işte şans, siyah beyaz kedi görülürse bebek sahibi olmak şeklinde yorumlanır. Eski Romalılar ise Eski Mısır'ın kedi kültürünü kendi kültürlerine taşımışlar ve rüyasında kedi tarafından tırmalanan bir kişinin başına kötü şeyler geleceğine inanmışlardır.

Amerika'ya Hollanda'dan göçenlerin bir kısmı eğer bebek istiyorlarsa bir beşiğe kedi bırakırlarmış.

İskandinavyalılar ise kedinin bolluk ve bereketi temsil ettiğini düşünürler.

Hindulara göre kedi, çocukluğun simgesidir.

Orta Avrupa�da kediye tekme atanın romatizma olacağına, kediyi öldüren çiftçinin hasatının bereketsiz olacağına inanılır.

İngiltere'de ilköğrenim gören çocuklar arasında hala beyaz kedilerle ilgili bir batıl inanç varlığını sürdürür. Beyaz bir kedi gören öğrenci o günün kötü gideceğini düşünür ve kötü gidişatı tersine çevirmesi için sırtını dönüp çapraz işareti yapması gerekir. Ama İngilizler arasında kedilerin şans getirdiğine inananlar da vardır. Bunların başında 1640 İngiliz Devrimi�nin lideri Cromwell tarafından idam ettirilen I. Charles gelir. Siyah kedisinin uğur getirdiğine inanan I. Charles kedisinin kaybettiği gün tutuklanmıştır.

Japonlar ise kedilerin öldükten sonra yüce bir ruha dönüştüklerine inanırlar. Hatta yaşayan kedilerin de dilerlerse bir kişinin ruhuna rahatlıkla geçebileceğini düşünürler.

Bize sorarsanız, bizim de kedilerle ilgili batıl bir inancımız var. Sabah kalktığımızda devrilmiş yemek veya su kabı ya da kabından dışarı fırlamış kedi kumları görürsek biz bunun epeyce uzun sürecek bir temizliğin başlayacağına yorumluyoruz. Kedilerle kalın.

Türkiye'deki Binbir Çeşit Batıl İnançlar

Karadeniz Teknik Üniversitesi(KTÜ) Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Güler, birlikte yaşayan insanlar arasında kimi zaman korkudan, kimi zaman çaresizlikten, kimi zaman da rastlantılardan doğan bir takım inanışlar olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Güler, bu tür inanışların, ilk insanın var oluşundan günümüze kadar sürüp geldiğini ifade ederek, 'Bu tür inanışların çoğunun bilimsellikle, akılla, çağdaşlıkla bir ilgisi yoktur. İnanışlar kişiden kişiye değişmekle birlikte ortak yanları vardır. Bu tür inanışların insan üzerinde negatif etkisi de bulunmaktadır' dedi.

İşte O Batıl inançlar...

-Ziyaret yerlerindeki ağaçları kesenler çarpılır.
- Türbeden dışarıya bir şey, bir nesne götüren kişiler çarpılır.
-Mezarlığı parmağı ile işaret etmek iyi değildir. Parmakları ile işaret eden kişilerin parmakları kurur.
-Kurban kesilirken hayvan dilini dışarı çıkarırsa kurban sahibi o yıl içerisinde ölür.
-Bir çocuk sürekli ağlarsa o evde mutlaka ölüm meydana gelir.
-Ayakkabı çıkarıldığında ters dönerse, ayakkabı sahibinin tez vakitte öleceği düşünülür.
-Yatarken çorapları baş tarafa koymak iyi değildir, insan çabuk ölür.
-Ölünün elbiseleri ölü yıkayıcılarına verilir.
-Mezarlıktan ağaç kesilmez. Ağaçta cin olduğuna inanılır.
-Gece ölen kişinin üzerine sabaha kadar bıçak konulur.
-Yoğurdun güzel olması için mezardan çırpı toplanarak, kaynayan sütün altına atılır.
-Ölünün yıkandığı evde üç gün ışık yanar.
-Baş sağlığına gelen kişilerin ayakkabıları ters çevrilmez.
-Mezar kazıcısına para verilmezse ölünün rahatsız olacağına inanılır.

Hayvanlarla ilgli bazı batıl inançlar...

-Yılan öldürülüp, suya atılırsa ve yılan suda kaybolursa yağmur yağar ve durmaz, seller olur.
-Kurt uluyunca ya ayaz olur ya kar yağar.
-Bir evin başında baykuş öterse, o evde biri ölür ya da bir yıkım olur.
-İnek doğurunca eve ağır bir şey alınırsa ya da ağır bir şey kaldırılırsa ineğin sütü kesilir.
-İneğin sütünü yere sağmak iyi değildir, hayvan hastalanır.
-İlk yaylaya çıkışta sığırların ortasından bir yabancı geçerse sığırlar hamile kalmaz, doğum yapmazlar.
-Bir kişinin önüne tavşan çıkması uğursuzluktur, mümkünse gidilen yoldan geri dönülür.
-Çakal uluyunca yere tükürmek gerekir, yoksa insanın başına bir yıkım gelir.
-Çakal ulumaya başlayınca hava açacak, günlük güneşlik olacak demektir.

Ocak ve ateşle ilgili bazı batıl inançlar:

-Ateşe tükürmek, ateşe sövmek, ateşe tırnak atmak, su dökmek uğursuzluk getirir.
-Sabah evinden başkasına ateş verenin ocağı söner.
-Ocağın üstünü boş bırakmak uğursuzluk getirir.
-Sacayağının birdenbire devrilmesi evin başına bir yıkım geleceğini gösterir.
-Tencerede su boşu boşuna kaynarsa düşmanlar çoğalır.
-Lamba yakılmayan evin ocağı her vakit kararır. Aynı zamanda ev sahibinin öldükten sonra mezarı da karanlık olur.
-Hastalanan hayvanları ateşten geçirmek iyidir.
-Ateşi söndürmek için su dökülmez, ateş toprakla örtülür.
-Ateş çok önceden sönmüş olsa dahi külün yanında yatılmaz. Külde cin ve şeytanın oynak yaptığına inanılır.
-Ateşin çıkardığı ses ateşi yakan kişi hakkında dedikodu yapıldığına işarettir.

Tarım ve bitkilerle ilgili bazı batıl inançlar:

-Kara ağaçtan düşen yaşamaz.
-Kara ağaçtan beşik, sandık yapılmaz.
-İncir ağacının altında uyuyanları şeytan alır götürür.
-Ceviz ağacının altında yaşayanları şeytan alır götürür.
-Tarlada zina yapılırsa bereket olmaz.
-Üzümün tanesini, karpuzun sap kısmındaki kabuğunun içini yiyenleryetim kalır.
-Çocuğun bezleri yabani ağaca asılırsa çocuk yabani olur.
-Nar tanelerini yere dökmek günahtır, nar cennet meyvesidir.

İnsan vücuduyla ilgili bazı batıl inanışlar:

-Diş düşürülünce o diş kimsenin göremeyeceği bir yere saklanmalı ya da gömülmelidir.
-Elleri diz üzerinde kavuşturmak, parmakları birbirine geçirip el bağlamak iyi değildir, insanın kısmeti kapanır.
-Parmakların çatırdaması iyidir, insanın sağlıklı olduğunu gösterir.
-El yıkanırken önce sağ elden başlamalı, önce sol elden başlamak uğursuzluk getirir.
-Tokalaşırken ya da birisine bir şey verirken sağ el kullanılmalıdır, sol el uğursuzluktur.
Baş taranırken dökülen saçları dökmek doğru değildir, bunlar toplanır, ölünce o kişinin kabrine konur. Çünkü bu saçlar kıyamet gününde tekrar bitecektir.
-Hamile kadın aş eridiği sırada neye bakarsa doğacak çocuk ona benzeyecektir.

Karanlık ve ışıkla ilgili bazı inanışlar:

-Akşam soğan yenen yere melekler gelmez.
-Gece aynaya bakanın ömrü kısa olur.
-Gece acı (biber, soğan, sarımsak) evden dışarıya verilmez.
-Yoğurt, süt, peynir gece dışarıya verilmez. Vermek gerektiğinde üzerine kömür, üzerlik veya yeşil bir dal konularak verilir.
-Gece ıslık çalmak günahtır.
-Gece evden eve tuz verilmez.
-Akşam kapının önü süpürülmez.
-Ekmek aktaracağı evden eve verilmez.
-Çocuklar gece beş taş oynarsa düşman gelecek denir.

Bereketle ilgili bazı halk inançları

-Değirmenden ilk gelen unla yapılan ilk ekmeği yiyen kişinin karısı ölür.
-Ekmek kırıntılarını yere atmak, ayakla çiğnemek evin bereketini götürür.
-Gurbete giden kişinin azığından bir parça ekmek çalınır.
-Bir kişinin üzerinde dikiş dikilirse o kişinin kısmeti bağlanır.

Evle ilgili bazı batıl inançlar:


-Evin temeline karataş koymak iyi değildir.
-Kapının önünde oturan kişi iftiraya uğrar.
-Duvar dibinde uyumak iyi değildir, insan çarpılır.
-Evin içerisi temiz olmazsa oraya melekler değil şeytanlar gelir. Böylece o evde mutluluk değil geçimsizlik olur.
-Evden bir kişi gurbete gittiği zaman o gün ev süpürülmez, dışarıdan misafir alınmaz.
-Eşya taşımak için kullanılan ala iple komşunun evine girilmez. Komşunun başına bir uğursuzluk geleceğine inanılır.
-Kapı eşiğinde oturulmaz, insan fakir olur.
-Kapı eşiğinde oturulmaz, insan bekar kalır.
-Urganla komşunun evine girilmez. Aksi halde komşunun evinde kıtlık olur.
-Kapı eşiğinde oturulmaz, kapı eşiğinde şeytan bulunur.
-Yağmur yağarken kapı eşiğinde oturmak günahtır.

Cinsiyetle ilgili bazı batıl inanışlar:

-Odanın ışığını evin erkeği yakarsa o ev daima nur içinde ve bereketli olur.
-Kadının yolda erkeğin önünü kesmesi uğursuzluktur.
-Bir kadın iki erkeğin arasından geçerse çocuğu olmaz.
-Bir adam iki kadının arasından geçerse sözü geçmez.
-Bir erkek iki kız arasından geçerse köse olur.
-Yarım çay içen kadın dul kalır.
-Ava gidecek kişinin önünden kadın geçerse avlanamaz. Bundan dolayı o kişi ava gitmekten vazgeçer.
-Kız çocuğunun ilk kez kesilecek saçını dayısı keserse saçı gür olur.
-Oğlan çocuğunun saçını ilk kez amcası veya dayısı keser.
-Kız baba evinden perşembe veya pazar günü çıkar.
-Koç katımında koçun üzerine kız çocuğu bindirilirse doğacak kuzu dişi, oğlan çocuk bindirilirse erkek olur.

Evlilik İnançları

Toplumumzda çok önemli bir yeri olan kavramdır evlilik. Her genç kızın rüyalarını süsler belkide. Tabi bu kadar yaygın olan bir düşünce için hurafe üretmemek ayıp olurdu değil mi? :)) Büyüklerimizde boş durmamış ve bu konuda birçok hurafe üretmişlerdir. Gelin bunlara hep beraber bakalım ;

· Eski zamanlardan beri bir genç kizin evlenebilmesinin, kismetinin açik olup olmamasiyla iliskisi oldugu kanisi yaygindir. Bu yüzdendir ki, bazi batil uygulamalar yapilmistir ve hali hazirda bu uygulamalar halk arasinda çok ragbet görmektedir.
· Gelin ayakkabilarinin altina ya da gelinligin etegine ismini yazmak...
· Kina gecesinde çikarilan duvagi, kismeti kapali olduguna inanilan
kizin basina takmak...
· Pazartesi günü, oglan evinin kizlarinin, kiz evinde genç gelinin
saçindan "darisi basima" diyerek bir tutam saç kesmek...
· Gelin evden giderken, arkada kalan evlenmemis kizlar süpürsün
diye süpürge birakmak...
· Kiz evinde, oglan tarafindan gelen nisan sepetini ya da tepsisini,
evlenmemis bir kizin basinin üstünde açarak, onun da kismetinin
açilmasini saglamak...
· Dügün gecesi gelinle birlikte yatmak...
· Gelin duvagindan gelin teli koparmak...
· Gerdek gecesi geline ikram edilen baklavadan gelin, bir dis isirir,
kalani ise evlenmemis kizlarin kismeti açilsin diye onlara yedirilir...
· Gelin attan inmeden verilen bir bardak suya serçe parmagini sokar,
sonra bardaktaki suyu hayirli bir kismet bulmalari için bekar erkekler
birer yudum olarak içerler...
· Gelin oturacagi eve geldiginde, sag koltuk altina Kur-an, sol
koltuk altina ise ekmek konur. Sonra bunlar alinir ve ekmekten birer
lokma koparilarak "darisi sizin basiniza" diyerek kizlara
dagitilir, kizlar da sözde utanarak, sikilarak ekmek parçalarini
yerler...
· Söz kesmeye gidildiginde, sözü kesilecek olan kiz misafirlerin
bulundugu odaya ayaklarini sürüyerek girerse, o semtin kizlarinin
kocaya erken gidecegine inanilir...
· Gelin gerdek gecesinin ertesi gününden bir hafta sonrasina kadar,
kendini görmeye gelen evlenmemis kizlarin burunlarini sikar, bu,
onlara da evliligin bulasmasi anlami tasir.
· Geline kina yakildiktan sonra, kalan kina evlenmemis kizlara yakilir.
Ayak kinasindan alinarak kizlarin basina sürülür ve "bahtlari
açilsin" denir...
· Kina gecesi evlenmemis olanlar, içilen kina serbeti bardaginin
içine bir miktar para birakirlar, parayi birakanin talihinin açilacagina,
birakmayanin da felakete ugrayacagina inanilir...
· Dügünde kismeti kapali olan kiz, masadan bir kasik çalarak bunu
kizin oturdugu evin damina atar. Sayet kizin annesi ya da babasi
kasigi görüp baska bir yere atarlarsa, o kizin kismeti kapali kalir.
Yok eger, "bu kasigi kim atmis, sahibi kim?" diyerek sahibini
ararlarsa, kizin kismeti açilir. Kasigi kimse görmese bile kizin
kismeti açilir...
· Nisan yüzüklerindeki kurdeladan bir parça alan kizin kismetinin
açilacagina inanilir...
· Dügünde gelinin ve damat in basi üstüne atilan paradan almak da,
ugur sayilir...
· Gerdek öncesi gelin ve damattan kalan yemegi yiyen kizlarin kismeti
açilir diye bilinir...
· Gerdek gecesinin ertesi günü gelinin yanina kismeti kapali iki
kiz oturtulur. Bu suretle onlarin da kismetlerinin açilacagi kabul
edilir...
· Kismeti kapali kizlara gelin, erkeklere de damat hamamda baslarindan
asagi su dökerek, kismetlerinin açilmasini saglarlar...
· Nisan duasi sirasinda duayi yapan önüne konan sekerleri okur, bu sekerlerden üç tane yiyen bekarlarin kismeti açilir...
· Imam nikahindan sonra, erkek tarafindan gelen sekerler yenir,
kismeti kapali olanlarin bu sekerlerden yedikten sonra kismetlerinin
açilacagina inanilir...
· Gelin, damat evine geldikten sonra üzerine halka ekmekler takilmis
bir oklavayi, kaynanayla birlikte tutarak oynar. Sonra bu ekmekler
oradaki bekarlara dagitilir ve yiyenlerin kismetlerinin açilacagina
inanilir...

Doğacak Çocuğu Şekle Sokma İnanışları

· Bir heybe üzerine oturan kadin ikiz dogurur...

· Bir heybe üzerine oturan erkegin, karisi ikiz dogurur...

· Hamile kadin kus ya da büyükbas hayvan beyni yerse, dogacak çocuk da o hayvana benzer...

· Bagirsak ve koç yumurtasi yiyen kadinin dogacak çocugunun penisi ve hayalari büyük olur...

· Hamile kadin balik yerse, çocugun derisinde pullar olusur...

· Hamile kadin ayiya bakarsa, çocugu killi olur...

· Hamileligi sirasinda as eren kadin manda sütü içerse, dogum gecikir, bu süre on iki aya çikar...

· Hamileligi sirasinda tavsan yiyen kadinin çocugu, uzun kulakli ve patlak gözlü olur...

· Hamile kadin gece mehtaba bakarsa, çocugu ay gibi güzel olur...

· Dogan çocuk iri ve kara gözlere sahipse, annesinin hamilelikte kara üzüm yediginden derler...

· Hamilelikte elma ya da nar yiyen kadinin çocugu, kirmizi yanakli olur...

Kısır Kadınların İnanışları

Öncelikle inanışları yazmadan önce Allah hiç bir kadını kısır bırakmasın diyorum.. Aşşağıdakileri okuyunca sanırım neden olduğunu sizde anlayacaksınız.
  • Kısır kadınlar, hamile kalabilmek için yeni doğmus bir çocuğun üzerine otururmuş...
 
  • Kısır kadınlar, çok çocuklu bir kadının evinde kıl bir çuval içerisinde yuvarlanırmış...
                   
  • Kisir kadin, çok çocuklu bir kadinin kocasinin ceketini giyip yatar...
                   
  • Kısır kadınlar, üç kez devenin altından geçer ve bu deveden biraz tüy kopararak, koynunda saklarmış.
                   
  • Üç muska yazilir ve biri suya birakilir, daha sonra bu su içilir. Ikinci muska, etegin ön kisminda, tam cinsel organin karsisina dikilir. Üçüncü muska, yatagin uygun bir yerine dikilir. Kadin ve erkek birbirlerini arzuyla isteyip yatarlar ve kadin hamile kalir...

Sığırlarınızın Ortasından Yabancı Geçmesine İzin Vermeyin

İncelemeye aldığımız bu batıl inançta ise ilk yaylaya çıkışta sığırların ortasından bir yabancı geçerse sığırlar hamile kalmaz, doğum yapmazlar fikrine inanılır. Eğer ilk kez yaylaya çıkan sığırınıza sahip olamazda etrafta bulunan bir yabancının sığırlarınızın aşkına engel olacak tavırlar sergilemesine engel olamazsanız vay halinize!! Sığırlarınız bu durumdan çok etkilenir ve ömür boyu kısırlaştırılmış gibi yaşamaya adarlar kendilerini. Peki bu hayvanlara yazık değil mi ? :D Siz değerli okurlarımı sığırların aşkına engel olmamaya davet ediyorum !! Lütfen saygı duyun ( duyulması gerektiği kadar :D )

Başsağlığına gelenlerin ayakkabıları ters çevrilmez

Bazı kesimlerin inanışına göre vefat sonrası başsağlığına gelen ziyaretçilerin ayakkabıları ters çevrilmez. İnanışa göre eğer başsağlığına gelen kişilerin ayakkabıları ters çevrilirse o kişileri gelecekte kötü olaylar bekler. Her nekadar hurafe olsada inanan kesimin çok olması insanın aklında soru işareti bırakmıyor değil hani ? Siz siz olun Allah göstermesin birilerine taziyeye gittiğinizde ayakkabınızın nasıl konduğuna dikkat edin :) Maazallah ters bırakılırsa iki yakanız bir araya gelmez :D

Kapı Eşiğinde Oturulmaz

Evet arkadaşlar Türkiye'de bazı kesimlerde kapı eşiğine oturmanın uğursuzluk getirdiğine inanılır. Her kimki kapı eşiğine oturursa, o kişinin hayatı boyunca bekar kalacağına inanılır. Her ne kadar bu fikir komik görünsede birçok kişi bu görüşe saygı göstermekte ve kapı eşiklerinde oturmamaya gayret göstermekteler. Tabi sonuç olarakta kapı önlerinin boş kaldığını görüyoruz :D Bu da kapı önünden geçip sevdiklerine hava atacak arkadaşların aleyhinde bir durum :)